3. Bölüm- Darwinistlerin Dünyayı Aldatma Yöntemleri 1/5
Darwinist
aldatmaca yönteminin en açık tanımını, kendisi de bir Darwinist olan ve yaptığı
katliamları Darwinizm'den ilham alarak gerçekleştiren 20. yüzyılın en zalim
diktatörü Adolf Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels’in şu sözlerinden
anlayabiliriz:
Eğer
bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz
insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar
etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.116
İşte
Darwinizm'in insanları aldatırken kullandığı yöntem budur. Darwinizm yalanı, o
kadar yüksek sesle, o kadar çok, o kadar dogmatik bir inançla söylenmiştir ki,
dünyada pek çok kişi araştırıp soruşturmadan evrim teorisini doğru sanmıştır.
Üstelik bu konuda kitlelerin aldatılması çok açık, çok aleni yöntemlerle
yapılmasına rağmen, hiç kimse bu yalanı savunan bilim adamlarından, bu yalanın
bilim dergilerine girmesinden, müfredata alınıp okullarda okutulmasından şüphe
duymamıştır. Bu bilim adamları, "proteinler tesadüfen çamurlu suda
oluştu" yalanını ortaya atmış ve bunu yüksek sesle, taraftarlarıyla birlikte,
bilimsel kelimeler kullanarak tekrar tekrar adeta bilimsel bir gerçekmiş gibi
anlatmışlardır. Tek bir proteinin tesadüfen oluşması ihtimalinin sıfır
olduğundan habersiz olan insanlara bu
masalı ısrarla tekrar etmiş ve adeta bir büyü etkisi oluşturarak onları aldatmışlardır.
"Sayısız ara fosil var" yalanını savunan Darwinist bilim adamları,
fosil kayıtlarından haberi bile olmayan insanlara öyle bir telkin vermiştir ki,
insanlar yıllarca sayısız fosille evrimin desteklendiğini zannetmişlerdir.
Dahası insanlar, bu garip telkinin etkisi altına girerek maymundan geldikleri
yalanına inanmış, okullarda bunu okumuş, atalarının tuhaf görünümlü, tüylü,
maymun benzeri canlılar olduğunu sanmışlardır. Bunun en temel nedenlerinden
biri şudur: Darwinizm yalanının deşifre edilmesine kadar insanlar, "bilim
adamı doğru söyler" "biz bilimin konularını anlayamayız, bilim
adamları ne söylerse ona inanmak gerekir" yanılgısıyla hareket etmiş,
hatta adeta onların söylediklerine iman etmiş ve çarpık bir inanç sistemi
kurmuşlardır. Oluşturdukları sistem bu yanlış temele oturunca, evrimin
geçersizliği tartışmaya bile açılamaz bir hal almıştır.
Bu önemli ve şaşırtıcı bir gerçektir: Darwinist bilim adamları, Darwin'den beri insanları kandırmaktadırlar. "Bilim adamı doğru söyler, söylediği tartışılmaz" yanılgısına dayanan bu sistem insanları bir yalana inanmaya, hatta tüm hayatlarını bu yalana göre yaşamaya yöneltmiştir. Öyle büyük çaplı bir oyun oynanmıştır ki, bilimsel gerçekler insanlardan gizlenmiş, onun yerine yalan ve sahte olan kullanılmış, elde edilen veriler çarpıtılarak evrim yalanına uyarlanmaya çalışılmıştır. Eğer veriler evrim yalanına uymuyorsa ya saklanmış ya da yok edilmiştir. İnsanlar yıllar boyunca açıkça ve zalimce aldatılmış, Darwinist bilim adamlarından edindikleri bilgilerin gerçek olduğunu zannetmişlerdir.
Darwinizm'in
kökeninde materyalist felsefeye olan kayıtsız şartsız bağlılık vardır.
Materyalizm, canlılığın kökenine ve evrenin varoluş amacına dair madde dışında
tüm açıklamaları, hiçbir bilimsel bulguya dayanmadan akılsızca reddettiğinden
ve evrim teorisi de canlılığın ortaya çıkışına sahte bir açıklama sunduğundan,
materyalizm ile Darwinizm arasında köklü bir bağ vardır. Darwinist bilim
adamları aynı zamanda materyalisttir ve Darwinizm'e verilen destek aslında materyalizmin
ayakta tutulma çabasıdır. İşte bu nedenle Darwinistlere göre, evrim teorisinin
ne pahasına olursa olsun savunulması gerekmektedir. Evrim eğer yeterince güçlü
savunulmazsa, evrimin yalanları tüm imkanlar kullanılarak örtbas edilmezse,
Darwinizm'e karşı olanlar baskı ve yıldırma yöntemleriyle susturulmazsa,
Darwinizm'in geçersizliğini ortaya koyan bilimsel deliller özenle gizlenip
saklanmazsa, tek ve mutlak gerçek olan "tüm varlıkları Allah'ın yarattığı
gerçeği" insanlığa hakim olacak ve materyalizm yok olup gidecektir. İşte
Darwinistlerin, yıllardan beri evrim yalanını yüksek sesle ve ısrarla
savunmalarının sebebi budur. Jonathan Wells bu konuyla ilgili şu açıklamayı
yapar:
...
Darwinizm'i gerçek gibi gösteren şey kanıt değil, materyalist felsefedir. 1997'de
Harvard genetikçilerinden Richard C Lewontin, kendisinin ve Carl Sagan'ın bir
keresinde Darwinizm'i bir münazarada nasıl savunduğunu anlatmıştı:
"Kurgularının bazı aşikar saçmalıklarına rağmen bilimin tarafını tuttuk …
Çünkü öncelikli bir sorumluluğumuz vardı, materyalizm için
sorumluluğumuz."117
Dikkat
edilirse Lewontin'in sözlerinde önemli bir Darwinist saplantı bir kez daha
gözler önüne serilmektedir. Lewontin, "bilimden taraf oldukları için
evrimi savunmak durumunda kaldıkları" iddiasındadır. Oysa, samimi ve ön
yargısız bir bakış açısıyla bilimsel bulgular değerlendirildiğinde, bilimden
yana olduğu iddiasında olan bir insanın Darwinizm'i savunabilmesi imkansızdır.
Darwinistler her zaman olduğu gibi, "bilim eşittir Darwinizm" yalanı
ve dogmasıyla hareket etmekte, yaptıkları açıklamalarla da insanların bilinç
altına bu yalanı işlemektedirler.
Darwinistler
bu aldatmacanın hep süreceğini zannetmişlerdir. Ama şu anki durum pek
düşündükleri ve bekledikleri gibi değildir. Materyalist felsefe çöküştedir.
Darwinistlerin oyunları birer birer ortaya çıkmıştır. İnsanlar, nasıl bir
yalana, sahte bir dine körü körüne iman etmeye mecbur bırakıldıklarını fark
etmeye başlamışlardır.
İsveçli
embriyolog Soren Lovtrup, Darwinizm yalanını şu sözlerle dile getirmiştir:
İnanıyorum
ki, bir gün Darwin miti bilim tarihindeki en büyük aldatmaca olarak yerini
alacak. Bu olduğunda ise pek çok insan şu soruyu soracak: "Böyle bir şey
nasıl olabildi?"118
İnsanlar
gerçekten de günümüzde Darwinistler tarafından aldatılmış olmanın şokunu
yaşamaya başlamışlardır. Dünya çapında bir oyunun parçası olduklarını gün
geçtikçe daha fazla fark etmektedirler. Yakın bir gelecekte batıl Darwinizm
dininin gerçek yüzü, tüm dünya tarafından tam olarak anlaşılacak ve insanlar
gerçekten de aldatılmış olmayı şaşkınlıkla karşılayacaklardır. Bir yalandan
kurtulmalarının ardından Darwinizm'in kirlettiği akıl ve vicdanları temizlenmiş
olacak ve her şeyin Allah'ın muhteşem eserleri olduğunu kavrayacaklardır.
Deccaliyet fikren tam manasıyla yok edilecektir. Allah ayetlerinde şöyle
buyurur:
Göklerin
ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, herşeye güç yetirendir. Şüphesiz göklerin ve
yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri
için gerçekten ayetler vardır. (Al-i İmran Suresi, 189-190)
Peki
deccali sistem olan ateist masonluğun kirli oyunu Darwinizm'in 1.5 asırdır
insanları kandıran sinsi yöntemleri nedir? Darwinistler, sinsice, ittifakla
nasıl bir sahte sistemle tüm insanlara ulaşmışlar ve bir yalanı gerçek gibi
göstermişlerdir? Deccalin büyüsü, nasıl insanlar üzerinde bu denli etkili
olabilmiştir? İşte bu büyüyü etkili kılan sahte Darwinist taktiklerden bazıları
şunlardır:
1. Darwinizm ve Materyalizm Tüm Canlılığı
"Basit" Gibi Göstermeye Çalışır
Darwinizm
"büyüsü" insanları düşünmekten alıkoymak üzerine kuruludur.
Darwinistler işte bu nedenle yoğun olarak görsel ve işitsel telkinle, hitap
ettikleri insanları oyalamaya çalışırlar. Üzerlerinde adeta bir büyü etkisi
oluşturarak, insanları gerçeklerden uzaklaştırma azmindedirler. Darwinizm'in bu
yoğun büyülü telkinleri karşısında pek çok insan düşünmekten, incelemekten,
araştırmaktan vazgeçer ve önlerine sunulan sözde bilimsel açıklamalara ister
istemez teslim olur.
Fakat
ilginç olan, insanları oyalayan ve düşünmekten alıkoyan süslü telkinler,
aslında temelinde çok basit ve akıl dışı bir mantık barındırır. Darwinist
yayınlar, bir hücrenin oluşumunu sayısız bilimsel ve teknik terim kullanarak
yüzlerce sayfa boyunca anlatabilirler. Oysa anlatmak istedikleri özetle sadece
şudur: Çamurlu su + tesadüfler + zaman = canlılık! Süslü kelimeler, anlaşılması
zor Latince tanımlar, teknik karmaşık terimler Darwinist telkini oluşturmak
için bu yayınlara kasıtlı olarak dahil edilir. Yoksa Darwinist izahların
ardında karmaşık, kompleks, anlaşılması güç bir mantık veya açıklama kesinlikle
yoktur.
1. Çamur | 3. Tesadüf | 5. GÜYA |
Çamur + Zaman + Tesadüf + Doğa Olayları (= GÜYA) TÜM YAŞAM |
PBS
Nova TV kanalının "The Miracles of Life" belgeselinden bir bölüm bu
konuya iyi bir örnek oluşturmaktadır:
Dört
buçuk milyar yıl önce yeni oluşan Dünya, kozmik toz ve parçacıklar yığınından
oluşuyordu. Başlangıçta var olan denizler tarafından neredeyse tamamen yutulmuş
durumdaydı. Güçlü rüzgarlar atmosferden rastgele
molekülleri topladı. Bunların bazıları denizlerde yığıldı. Gelgitler ve akıntılar molekülleri bir
araya topladı. Ve bu eski okyanusun bir yerlerinde yaşam mucizesi
gerçekleşti... İlkel yaşamın ilk organize formu küçük bir protozoan idi
(tek hücreli bir hayvan). Milyonlarca protozoan eski denizlerde bir araya
geldiler. Bu ilk organizmalar deniz suyundan oluşan dünyaları içinde kendi
kendilerine yetiyorlardı. Sudan oluşan bu ortamlarında bakteri ve diğer
organizmalarla beslenerek hareket ediyorlardı... Bu tek hücreli canlılardan
yeryüzündeki canlılık evrimleşti.119
Bu
garip açıklamaları izleyen çoğu kişi,
hücreyi oluşturan yalnızca tek bir proteinin tesadüfen meydana gelme
ihtimalinin imkansız olduğunu bilmiyordur kuşkusuz. Çünkü bir proteinin
oluşması için mutlaka başka bir proteinin var olması gerekmektedir. Bu kişiler
muhtemelen üzerinde yaşadığımız muhteşem denge ve idealliğe sahip gezegende,
düzene etki edecek herhangi bir değişimin veya oluşumun rastgele meydana gelme
ihtimalinin 101000'den daha fazla olduğunu, yani ne kadar zaman
verilirse verilsin asla böyle bir değişimin meydana gelmesinin mümkün olmadığını da bilmiyordur.120
Aynı izleyici bahsi geçen "yaşam mucizesinin" oluşması için çok daha
büyük ihtimallerin gerçekleşmesi gerektiğini ve bunun çok daha büyük
imkansızlıklar içerdiğini de bilmiyordur muhtemelen. İşte bu nedenle bu hayali
senaryoyu izlemek ve ona inanmak, konu hakkında bilgisi olmayan kişiler için
çok da zor olmamaktadır.
Bu
PBS belgeselinde Dünya'nın oluşumu, ilk hücrenin meydana gelişinin hayal ürünü
hikayesi ve bu hayali ilk hücrenin başlattığı canlı çeşitliliği öylesine basit
bir olaymış gibi anlatılmaktadır ki, tüm bunlar konu hakkında fazla düşünmek
istemeyen bir kişiyi ikna etmeye yetecek kadardır. Bu kişinin önüne hazır bir
bilgi gelmiştir. Bu insan, ne de olsa;
- bir proteinin tesadüfen oluşamayacağını,
- bunun ardından da ikinci, üçüncü, dördüncü,
nihayet bir milyonuncu proteinin de aynı imkansız tesadüfi oluşumu
gerçekleştirmesinin olanaksız olduğunu
- imkansız olmasına rağmen tesadüfen oluştuğunu
varsaysak bile dünyanın bir ucunda hayali şekilde oluşan ilk proteinin,
dünyanın diğer ucunda hayali şekilde oluşan ikinci protein ile birleşmesinin de
aynı şekilde imkansız olduğunu bilmemektedir.
Bu
aşamaya kadar her şeyin çok basit gerçekleştiğini zanneden bu kişi;
- yine olasılık hesaplarına göre teasadüfen
oluşması imkansız olan hücre organellerinin meydana gelmesini,
- bu "mucizevi" şekilde ortaya çıkmış
organellerin hücre oluşana kadar yok olmadan bir arada kalmalarını,
- ardından mükemmel seçici geçirgen zarı ve
olağanüstü sistemi ile, laboratuvarlarda bilim adamlarının denetiminde bile
oluşturulamayan, bilim adamlarınca "bir galaksiden daha kompleks"
olarak tanımlanan hücrenin, çamurlu su içinde hayali bir şekilde tesadüfen
meydana geldiği masalını makul karşılayacaktır.
Çünkü
bu izleyicinin karşısında, kendisine sunulan bilgileri düşünmeden kolayca kabul
edebilecek bir kimse için son derece basit bir açıklama vardır. Üstelik bu
açıklamayı bir bilim adamı, hatırı sayılır bir belgesel kanalında yapmaktadır.
Artık onun verilen bilgiyi muhakeme etmesine, inceleyip araştırmasına,
proteinin mucizevi sistemi üzerinde düşünmesine gerek yoktur. Bu belgeseli
izleyen kişiye, hücrenin yalnızca basit bir baloncuk olduğu telkini
verilmektedir. Bu bilim dışı basit mantığa göre, nasıl uzun zaman açıkta kalmış
bir miktar meyve suyunun üzerinde küf oluşuyorsa, söz konusu izleyiciye de
hücrenin çamurlu suyun içinde imkansız oluşumunun da basit ve mümkün olduğu
izlenimi verilmeye çalışılır. Oysa küfler, tek hücreli canlılardır ve meyve
suyunun üzerine dışarıdan gelen tek bir hücrenin çoğalması sonucunda oluşurlar.
Dolayısıyla onlar da meyve suyunun üzerinde kendi kendilerine kör tesadüfler
sonucu yoktan var olmazlar. Bu arada söz konusu belgeselde, hayali ilk hücrenin
oluşumunun yanı sıra Dünya'nın oluşumu, ilk atmosferin oluşacak hayali ilk
hücreyi hemen yok etme gücü, protozoanların nasıl olup da çok hücreli canlılara
dönüştüğü ve hali hazırda bakteriler
varken protozoanın nasıl bu hayali ilkel yaşamın "ilk canlıları"
olduğu gibi hayati önem taşıyan konular Darwinistler tarafından açıklanmaya
gerek duyulmamıştır. Bunlar, bu bilim dışı basit açıklama dahilinde zaten sözde
"detay" konular olarak kabul edilmektedir. Oysa bu detayların her
biri, evrim teorisi mantığı içerisinde bilimsel olarak açıklanması asla mümkün
olmayan konulardır ve Darwinizm'i sona erdiren temel konu olan "hayatın
kökeni" konusudur. Türlerin nasıl oluştuğu, maymunsu hayali varlıkların
sözde insana nasıl dönüştüğü üzerine kitaplar dolusu masal anlatan
Darwinistler, henüz daha hayatın kökeni sorusu karşısında cevapsızdır.
İnsanların
bir kısmı, detaylara girmeyip, doğrusunu araştırmayıp sadece duyduklarını kabul
etme eğilimindedirler. Darwinistler de söz konusu insanların bu zaafını
kullanırlar. İnsanların büyük çoğunluğu, Darwinistlerin bu aldatıcı tuzağına
düşerek, kendilerine mantıklı gelmese de, bilimsel bir delil görmemiş olsalar
da doğrudan Darwinizm'i kabul etmeye meylederler. Bu yüzden Darwinistlerin
basit ve mantıksız açıklamaları, 150 yıldır belli bir kesim üzerinde amacına
ulaşmış ve insanlar aldatılmışlardır.
Darwinistler propaganda yöntemleri için yoğun olarak basını kullanarak, görsel telkinlerle izleyicileri aldatmaya çalışmaktadırlar.
Bu konuya başka bir örnek ise, çocuklar için yazılmış olan Wonderful Egg (Muhteşem Yumurta) kitabındaki izahlardır. Kitapta, son derece mantıksız bir senaryo dahilinde bir hikaye anlatılmıştır. Buna göre anne dinozor yumurta bırakır ve ilginç bir şekilde bu yumurtanın içinden "ilk kuş" çıkar. Dinozor anneden doğan "kuş" zamanla gelişir, büyür ve mucizevi şekilde mükemmel kanatlara ve tüylere sahip olur. Sonra uzun bir ağacın dallarına doğru mutlu bir şekilde uçmaya başlar. Burada ilginç olan ve belki de olayın Darwinistler açısından en trajik yönü, bu hayret verici saçmalığı anlatan kitabın, American Association for the Advancement of Science (Amerikan Bilimsel Gelişim Kurumu), the American Council on Education (Amerikan Eğitim Konseyi) ve Association for Childhood Education International (Uluslararası Çocuk Eğitimi Kurumu) tarafından desteklenmesi ve tavsiye edilmesidir.121
Söz
konusu yayınlar, böyle iddialarla ortaya çıkarak veya bunu destekleyerek son
derece küçük duruma düşmektedirler. Elbette, bir sürüngen yumurtasından tamamen
farklı anatomik yapıya, uçma gibi bir yeteneğe, buna uygun uzuvlara, tüy,
kanat, sıcakkanlılık, özel akciğer sistemi gibi tümüyle farklı fizyolojik
yapılara sahip bir kuşun çıkamayacağını bir ilkokul çocuğu bile rahatlıkla
bilebilir. Fakat buna rağmen, Darwinist ideolojinin takipçileri, komik duruma
düşeceklerini bildikleri halde, bu mantıksız iddiayı savunmaktan çekinmezler.
Bilim
editörü Darwinist Gordon Rattray Taylor'un bu konudaki itirafı, Darwinizm'in
sunduğu basit mantığı n yanlışlığını çok doğru şekilde açıklamaktadır:
Evrim
tarihi bu tür değişikliklerle doludur, hatta yalnız bunlardan ibaret olduğu
bile söylenebilir. Pullar, tüylere dönüşür. Bacaklar kanat olur. Mideler hava
keselerine değişir. Hatta biyokimya süreçleri seviyesinde değiştirmeler ve
düzenlemeler meydana gelir. Darwinizm'in bu mucizeler hakkında söyleyebileceği
tek şey ise tüm bunların tesadüf eseri olduklarıdır.122
Missouri
Üniversitesi'nden doktor Nicholas Comninellis'in kitabında yer verdiği bir
gazete yazısında ise şu açıklama yer almaktadır:
Evrim
teorisi yetişkinler için bir peri masalıdır. Bu teori, bilimin gelişmesine
hiçbir katkıda bulunmamıştır. İşe yaramaz bir teoridir.123
Sahtekarlıklara
Ses Çıkarmayan Darwinist Bilim Adamları
Darwinizm
büyüsünün insanlar üzerinde etkili kılınması için geliştirilen Darwinist bilim
adamları arasındaki gizli ittifak da oldukça dikkat çekicidir. Birkaç kısık ses
dışında neredeyse hiç kimse, evrim teorisini savunmak amacıyla geliştirilen,
bilimle bağdaşmayan, çocuksu, mantıksız ve tutarsız açıklamalara ses çıkarmamaktadır.
Ancak
kimi zaman sunulan evrimci iddialar Darwinist bilim adamları için dahi o kadar
büyük ve aleni bir utanç vesilesi olur ki, çevrenin tepkisinden çekinerek
bunlara itiraz etmek zorunda hissederler kendilerini. Örneğin bizzat Darwin'in,
Kuzey Amerika'da siyah ayının ağzını geniş bir şekilde açarak sudaki böcekleri
yakalaması sonucunda balinaya dönüştüğü; veya çırpınan yüzgeçlerinin yardımıyla
yükselen, dönüşler yapan, havada uzaklara doğru süzülen balığın, mükemmel
kanatları olan hayvanlar haline geldiği iddiaları, halen bazı muhafazakar
Darwinistler tarafından savunulmasına rağmen, pek çok Darwinist tarafından
utanç verici olarak görülmektedir.124 Son olarak 2009 yılında sözde "insanın (hayali)
evriminin en büyük delili", "bulunamayan kayıp halka" denilerek
manşetlerde haftarca yer alan, hakkında Darwinistler adına utanç verici bir
propaganda gerçekleştirilen lemur fosili Ida
ve sıradan bir Bonobo maymunu fosili olan Ardi de bazı Darwinist bilim
adamlarından aynı karşılığı almıştır. Darwinist bilim adamlarının bazıları Ida
rezaletini "sirk", bazıları "maskaralık" olarak tanımlamış,
kimisi de kayıp halka iddiasıyla yakından uzaktan ilgisi olmayan bu fosil
hakkında başlatılan yaygaradan dolayı ne kadar utanç duyduğunu açıkça ifade
etmiştir.125 Ardi ise, paramparça
iskeletin düzmece şekilde bir araya getirilmesiyle insana benzetilmeye
çalışılmış ve bu aleni durum hemen bazı Darwinistlerden tepki almıştır.
Ardi’nin dik yürüme ile veya insanın atası iddialarıyla hiçbir ilgisinin
olmadığı, sıradan bir maymun özellikleri gösterdiği en tanınmış Darwinist
yayınlarda dahi itiraf edilmiş ve Darwinistler bir başka sahtekarca
iddialarından da geri çekilmek zorunda kalmışlardır. (Katherine Harmon, How Humanlike Was "Ardi"?,
Scientific American, 19 November 2009,
http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=how-humanlike-was-ardi)
IDA Sahtekarlığı: |
Darwinistlerin, soyu tükenmiş mükemmel bir lemur fosilini insanın hayali evrimine delil olarak göstermeye çalışmaları çaresizliklerinin önemli bir göstergesidir. Darwinistler, bu utanç verici Ida şovunun ardından özür dilemek zorunda kalmışlardır. |
Fakat
yine de bu utancın farkında olan Darwinistlerin de tepkileri cılız kalır. Çünkü
kendi ideolojilerine göre, Darwinizm'in basit dünyasını - mantıksız da olsa -
sonuna kadar savunmak zorundadırlar. Evrim, Darwin'e göre havada uçan bir balık
gibi bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan varlıkları üretmiştir. Onu
izleyen Darwinistler de aynı fikrin savunuculuğunu yapmak mecburiyetinde
hissederler kendilerini.
Bristol
Üniversitesi inorganik kimya bölümünden D. T. Rosevear, Darwinizm'in bu basit
mantığını ve bilim adamlarının göz göre göre bu oyuna alet olmalarını şu
sözlerle ifade eder:
Evrim
hiçbir delile dayanmayan bir hipotezdir ve gerçeklerle uzlaştırılamaz. Bu
klasik evrim teorileri, aşırı derecede kompleks ve dolambaçlı bir gerçek
yığınını oldukça basite indirgemektedir. Ve bunun uzun bir zamandır, tek bir
protesto mırıltısı bile gelmeden, oldukça fazla sayıdaki bilim adamı tarafından
eleştirilmeden ve itirazsız şekilde hazmedilmesini hayretle karşılıyorum.126
Darwinistler,
canlılığa diledikleri kadar kendilerince "basit" yakıştırması yapmaya
çalışsınlar, canlı aleminin müthiş ve hayret uyandırıcı bir komplekslik sunduğu
onların da inkar edemedikleri açık bir gerçektir. Dünya, birbirinden farklı
milyonlarca hayvan ve bitki türü barındırmaktadır. Bunların her birinin sahip
olduğu en küçük yapı bile müthiş bir kompleksliğe sahiptir. Günümüzde,
canlıların sahip oldukları yapı ve organların işlevlerini bir nebze olsun "anlayabilmek",
laboratuvarlarda bunu inceleyip keşfedebilmek bir başarı sayılmaktadır. Akıllı
bir varlık olan insan, kendi hücresinin neye benzediğini ancak geçtiğimiz
yüzyılda yalnızca genel hatlarıyla anlayabilmiştir. Üstelik değil bu hücreyi,
bu hücrenin yüzbinlerce proteininden tek bir tanesini bile hala oluşturabilmiş
değildir. Darwinistler tarafından en "basit" canlı olarak tanıtılmaya
çalışılan bakteri, sahip olduğu organelleri, DNA ve hücre zarı, antibiyotiklere
karşı muhteşem direnç yeteneği ve üstün özellikleriyle olağanüstü bir
komplekslik örneğidir. İngiliz zoolog Sir James Gray'in ifadesiyle bir bakteri,
bir laboratuvarın faaliyetlerinden çok daha fazlasını gerçekleştirmektedir.127
Evrimci James A. Shapiro ise, bakterinin sahip olduğu bu özellikler nedeni ile
son derece kompleks bir canlı olduğunu şu şekilde itiraf etmektedir:
Bakteriler
çok küçük olmalarına rağmen, bilimsel tanımlamanın çok ötesine giden
biyokimyasal, yapısal ve davranışsal komplekslikler gösterirler. Günümüzün
mikroelektronik devrimine uygun olarak, bakterilerin büyüklüğünü basitlikten
ziyade komplekslikle eşit saymak daha mantıklı olabilir... Bakteriler
olmaksızın yeryüzünde hayat şu anki haliyle var olamazdı.128
Durum böyleyken, canlılık için "basitlikten" bahsetmek kuşkusuz ki mümkün değildir. Canlı bedeni, üstün bir Yaratıcı'nın, tüm varlıklara hakim olan Azim bir Gücün varlığını ve üstünlüğünü göstermektedir. O Yaratıcı, varlıklara can veren, onların her durumunu bilen, her şeyi yoktan yaratan, yaratıcıların en güzeli olan Allah'tır. Allah'ın eşsiz yaratması, Rabbimiz'in yalnızca "Ol" emriyle gerçekleşir. Yüce Allah için, en muhteşem varlıkları dilediği anda dilediği şekilde yaratmak kuşkusuz ki çok kolaydır. O, her şeyin sahibidir, her şeye hükmedendir. Rabbimiz ayetlerinde şöyle buyurur:
Göklerin
ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir.
O,
Evveldir, Ahir'dir, Zahir'dir, Batın'dır. O, herşeyi bilendir.
Gökleri
ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan
çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle
beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir.
Göklerin
ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür. (Hadid
Suresi, 2-5)
DİPNOTLAR
116. http://siyasitarih.azbuz.com/bolum/Unlu-kisilerin-sozleri-/catID=2890071
117. Jonathan Welss, Ph.D., The Politically Incorrect Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, s. 69
118. S. Lovtrup, Darwinism: The Refutation of a Myth, Londra, Croom Helmm, 1987, s. 422 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 220
119. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 50-51 (vurgu bize aittir.)
120. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 212
121. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 26
122. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Sphere Books Ltd., 1984, s. 10
123. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 218
124. Steve Jones, Darwin's Ghost: The Origin of Species Updated, Random House Publisher, 2000, s. xvii, xviii
125. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 26
126. D. T. Rosevear, "Scientist Critical of Evolution", Evolution Protest Movement Pamphlet, no. 224, 1980, s. 4 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 225
127. Sir James Gray, The Science of Life, chapter in Science Today, 1961, s. 21
128. James A. Shapiro, Bacteria as Multicellular Organisms, Scientific American , Vol. 258, Haziran 1998, s. 82
Yorumlar
Yorum Gönder