3. Bölüm- Darwinistlerin Dünyayı Aldatma Yöntemleri 2/5
Kanatlardaki mükemmel yapıyı yaratan kuşkusuz üstün güç sahibi olan Allah'tır.
2.
Darwinistler, Tesadüfleri Mucizeler Gerçekleştiren Sahte Bir İlah Gibi
Göstermeye Çalışırlar (Allah'ı tenzih ederiz)
Tesadüfler,
Darwinistlerin sözde her şeyi gerçekleştiren, adeta mucize meydana getiren
sahte ilahıdır. Darwinistlerin basit dünyasına göre zaman ve tesadüfler
birlikte hayali bir şekilde her şeyi meydana getirebilirler. Bu akıl dışı
inanca göre tesadüfler insanların başaramadıklarını başarır, her nasılsa
laboratuvardan ve bilim adamlarından daha üstün bilgi, yetenek ve teknik imkana
sahip olabilirler. Darwinizm'e göre tesadüfler, her şeyi mükemmel komplekslikte
ve kusursuz bir şekilde meydana getirmiş, hatasız, öngörülü, tedbirli birer
uzmandırlar. Darwinistlerin, yaşama dair açıklamalarının ardındaki hayali
kahraman, Darwinist masallara göre daima şuursuz, bilinçsiz tesadüfler
olmuştur.
Darwinistler
için bunu insanlara kabul ettirmenin de çeşitli yöntemleri vardır. Elbette aklı
başında hiç kimse bir sürüngenin anatomisinin tamamen değişerek mükemmel
görünümlü, süzülerek uçan bir kuş halini aldığına normal şartlarda inanmaz.
İnsanları, böylesine mantığa aykırı bir hikayeye inandırmak için, bir tür büyü
sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. İşte bu nedenle Darwinistler
tarafından, tesadüf putunun hayali becerileri çeşitli bilimsel terimleri içeren
bir masal şeklinde insanlara telkin edilir. Bu masala göre bir canlı varlığın
oluşumundaki her aşama kör tesadüflerin eseridir ve tesadüfler bunu mucizelerle
gerçekleşmiştir. Bir Darwiniste "ilk canlı hücre nasıl ortaya çıktı"
diye sorsanız, alacağınız cevap, "bir çamur yığını içinde mucizevi bir
şekilde kendi kendine" olacaktır. Gözün nasıl oluştuğunu sorsanız,
"Mucize" cevabını alacaksınızdır. "Kanatlar nasıl meydana geldi,
kuşlardaki mükemmel tüyler nasıl oluştu" deseniz, "Bir gün bir
şekilde bir mucize oldu" mantığında açıklamalar yapacaktır. Darwinistlerin
akıl ve bilim dışı izahlarında bu hayali süreci yönlendiren hiçbir bilinç,
hiçbir akıl yoktur. Oysa, evren son derece hassas dengeler üzerine kuruludur.
Yeryüzü kusursuz bir düzene sahiptir. Bu düzendeki en küçük bir sapma tüm
sistemin tamamen yok olması anlamına
gelecektir. Her bir canlı türü de son derece kompleks yapılara ve hayranlık
uyandırıcı özelliklere sahiptir. İşte tüm bu detayların her biri üstün güç ve
kudret sahibi bir aklın, yani Yüce Allah'ın eseridir.
Darwinist
hikayelerde ise bu mükemmel denge ve hayranlık uyandırıcı komplekslik göz ardı
edilir. Bilimsel terimlerle süslenip anlaşılmaz hale getirilen evrim
hikayesinin içinde tüm bu saçmalıklar adeta büyü yapar gibi özenle ve sürekli
telkin edilir ve pek çok insanın hiç dikkatini çekmez.
Teolog
R. C. Sproul bu konuyla ilgili şunları söylemiştir:
Bilim
adamları tesadüfe bir güç atfettiklerinde fiziğin alanını sihire terk etmiştir.
(Darwinistlere göre) Tesadüf, sadece tavşanları değil, fakat tüm evrenin
hiçlikten ortaya çıkmasını sağlayan sihirli bir değnektir.129
Darwinistlerin iddia ettiği gibi tesadüfler hiçbir zaman canlılık meydana getiremezler. Hepsi Allah'ın sanatıdır.
Darwinistler
ne kadar bu telkini canlı tutmaya çalışırlarsa çalışsınlar, aslında mucize
bahşettikleri güç akılsız, şuursuz, bilinçsiz, kör tesadüflerdir. Tesadüfler,
ardında hiçbir bilinçli etmen olmadan, hiçbir akıllı, yönlendirici, tasarlayıcı
bir güç bulunmadan meydana gelen rastgele olaylardır. Tesadüfi gelişen bir
olayın deneme yanılma ile en doğrusunu bulabilmesi, gelecekte meydana gelecek
olayları tahmin edip buna göre tedbir alması, bir organın neye benzeyeceğini
önceden tasarlayabilmesi, fedakarlık yapması, vefa ve sevgi göstermeyi bilmesi
kuşkusuz ki mümkün değildir. Bir toplu iğneyi bile meydana getiremeyecek hayali
bir gücün, dünya üzerindeki muhteşem canlı çeşitliliğini meydana getirdiğini
iddia etmek akla, mantığa, bilime ve elbette sağduyuya aykırıdır.
Burada
"bir toplu iğneyi bile meydana getiremez" ifadesi, Darwinist
iddialara bir yanıt olması ve bu iddiaların imkansızlığını vurgulamak için
kullanılmıştır. Aslında tesadüflerin herhangi bir şey "meydana
getirdiğini" iddia etmek ciddi bir mantık bozukluğuna ve akıl
yetersizliğine işaret eder. Fakat Darwinistler bu bozuk mantığı kullanarak
bütün dünyayı aldatabilmişlerdir. Darwinistlerin garip mantıklarına göre,
yeterli zaman verildiğinde, tesadüflerin yapmayacağı şey yoktur.
Nobel
ödüllü evrimci biyolog George Wald'ın aşağıdaki sözleri, Darwinistlerin,
tesadüf + zaman formülüne bir sihirli bir formül olarak inandıklarını açıkça
ifade etmektedir:
Sadece
beklenmelidir: Zaman mucizeler gerçekleştirir. Çok zaman verildiğinde, imkansız
mümkün, mümkün muhtemel ve muhtemel sanal olarak kesin hale gelir.130
Elbette
tüm bu mantık dışı açıklamaların amacı, Darwinistlerin, canlılığın varlığına
-kendilerince- yaratılış dışında bir açıklama getirebilme çabasıdır. Kuşkusuz
zaman ile tesadüflerin bir araya gelip, bir çamur birikintisinden çiçekler,
kediler, balıklar, kuşlar, sürüngenler, insanlar meydana getirdiğinin kabul
edilemez olduğunu Darwinistler de bilmektedirler. Fakat onlar, doğru olan
açıklamayı kabul etmek yerine, mantıksız olanı mantıklı gösterme
gayretindedirler.
Görüldüğü
gibi, Darwinistlerin tüm açıklamaları bir aldatmacaya dayanır. Darwinistlerin
süslü kelimelerini, Latince tanımlarını, anlaşılmaz bilimsel kelimelerini
ortadan kaldırdığımızda geriye "tüm canlılık rastgele olaylar sonucunda,
bilinçsizce, kör tesadüflerin bir araya gelmesiyle, hiçbir kontrol, hiçbir
tedbir, hiçbir bilinçli müdahale olmaksızın şans eseri meydana geldi"
aldatmacası kalmaktadır. İşte Darwinistlerin asıl olarak insanları inandırmaya
çalıştığı aldatmaca budur.
Günümüzün
en ateşli Darwinistlerinden biri olan ateist evrim biyoloğu Richard Dawkins'in
aşağıdaki sözleri, Darwinist mantığın ne kadar çıkmazda olduğunu görmek için
yeterlidir:
...
Hayvanlar aceleyle bir araya getirilmiş, geçmişten yamalanarak gelmiş, kabaca
düzenlenerek hantallaşmış gülünç canavarlar olmalıydılar. Fakat avlanmakta olan
bir çitanın son derece zarif hareketlerini, dağ kırlangıcının aerodinamik
güzelliğini veya yaprak görünümlü böceğin (kamuflaj yoluyla yaptığı) göz
yanıltıcı detaylarına yönlendirdiğimiz merak dolu dikkatimizi bu beklentimiz
ile nasıl bağdaştırabiliriz?131
Allah,
deccali öyle büyük bir tuzağa düşürmüştür ki, sonunda deccal yanlıları
kendilerince Allah'a karşı mücadele etmek için "tesadüf" gibi
mantıksız, akıl dışı ve ilkokul çağındaki çocukları dahi güldürecek bir masala
sığınmak zorunda kalmışlardır. Tesadüf öyle sapkın ve akılsızca bir iddiadır
ki, böceklerin üstün yeteneklerini kullanarak teknolojik aletler meydana
getirdiğini iddia etmek bile bunun yanında daha mantıklı kalır. Fakat deccalin
büyüsü, bir kısım insanları bu saçmalığa inanacak hale getirmiş, bu saçmalık
okullarda okutulacak şekle dönüştürülmüştür. Ancak insanlar, tesadüflerin
mantıksız şekilde ilahlaştırıldığını ve onlara bir yaratıcı vasfı verildiğini
(Allah'ı tenzih ederiz) görüp anladıkça, deccalin ahir zamandaki en büyük oyunu
olan Darwinizm, acınacak hale gelmiştir.
Allah
ayetlerinde şöyle buyurur:
Şimdi
onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim
yarattıklarımız mı?
Doğrusu
Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
Hayır,
sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay
edip duruyorlar.
Kendilerine
öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
Bir
ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
"Bu,
açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler.
"Biz
öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi
diriltilecekmişiz?"
"Veya
önceki atalarımız da mı?"
De ki:
"Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
(Saffat Suresi, 11-18)
3.
Darwinistler Evrimin Temel Açmazlarını Gözardı Ederler
Darwinizm
yalanı ile ilgili bilinmesi gereken çok önemli bir gerçek vardır: Darwinizm
henüz hayatın kökeni konusuna, yani canlılığın ilk nasıl ortaya çıktığı
sorusuna akılcı ve bilimsel bir açıklama getirebilmiş değildir. Darwinistlerin
her şeyin kökeni saydıkları o hayali "ilk hücre"nin, hatta onun ilk
proteininin bile nasıl ortaya çıktığı belli değildir. Evrim teorisi, nasıl oluştuğuna
açıklama getiremediği tek bir protein karşısında zaten kesin olarak çökmüş
durumdadır.
Bu
gerçek tüm Darwinistler tarafından bilinir. Bu yüzden okuyacağınız her
Darwinist yayında, izleyeceğiniz her Darwinist programda bu konu alelacele
geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılır. Darwinizm propagandası yapan hiçbir
yerde, bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimallerinin imkansızı gösterdiği,
bilim tarihi boyunca laboratuvarlarda gerçekleştirilmiş sayısız deneyin
hücrenin tek bir proteinini, tek bir organelini meydana getiremediği, hücrenin
tesadüfen oluşamayacak kadar mükemmel ve indirgenemez komplekslikte bir yapı
olduğunu öğrenebilmek mümkün değildir. Çünkü bu gerçekler, canlılığın kökenine
dair bilim dışı basit Darwinist açıklamayı yerle bir etmektedir. Tesadüflerin,
bir proteinin içindeki amino asitlere dahi açıklama getiremediği dikkate
alındığında, evrim teorisinin hayali "zaman + tesadüfler + çamurlu
su" formülü anaokullar için hazırlanmış masal kitabı başlıklarını
anımsatmaktadır.
Zaten
daha önce belirttiğimiz gibi, bir proteinin oluşması için başka proteinlere
ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu, Darwinistler için büyük bir kısır döngüdür ve
büyük bir açmazdır. Tek bir proteinin varlığını açıklamak için 100 kadar farklı
proteinin, DNA’nın ve hatta bir bütün olarak hücrenin varlığını açıklamak
zorundadırlar. Darwinizm, bu konuda kesin bir yenilgi ve hüsran içindedir.
Ancak
tüm bunların gerçekleştiğini, Darwinizm'in sihirli formülünün işe yaradığını ve
hayali ilk hücrenin oluştuğunu varsaysak bile (ki bu bilimsel olarak mümkün
değildir), Darwinistler yine çok büyük açmazlarla karşı karşıyadırlar.
Darwinistlerin, bir hücrenin organellerinin her birinin üstlendiği görevleri,
bir enzimin vücutta yaptığı görevleri, karaciğer, dalak, mide, akciğer, beyin
gibi kompleks organların meydana gelişini ve işleyişini, daha da önemlisi iddia
ettikleri şekilde tüm bunların başka canlılardan dönüşüm yoluyla kusursuz ve
mükemmel şekilde mucize eseri var oluşunu açıklamaları gerekmektedir. Fakat
Darwinistler, beklendiği gibi, açıklamaları imkansız olan bu konuların yanına
bile yaklaşmazlar.
Yaşadığımız muhteşem gezegen, Güneş, Ay ve yıldızlar, Allah'ın ihtişamlı yaratmasının, üstün kudretinin tecellileridir.
Çünkü
en küçüğünden en büyüğüne organizmaların tümündeki muhteşem kompleksliği sahte
Darwinist mekanizmalarla açıklayabilmek mümkün değildir. Tüm Darwinistler
aslında yeryüzünde, gökyüzünde, tüm canlıların ve insanın yaratılışında açıkça
bir mucize olduğunun farkındadırlar. Döllenmiş bir hücrenin bölünerek 100
trilyon hücreden oluşan mükemmel bir insan bedenini meydana getirmesini,
bunların 30 trilyonunun insan beynini meydana getirmek üzere özelleşip
ayrılmasını, bunların içinde 120 trilyon bağlantı yapan 12 milyar beyin
hücresinin mükemmel şekilde çalışmaya başlamasını ve tüm bunların sonucunda,
ortaya düşünebilen, varlığının farkında olan mükemmel bir canlının çıkmasını
Darwinist aldatmaca yöntemleriyle açıklayamayacaklarını kendileri de
bilmektedirler.
Bilim
yazarı ve gazeteci Fred Heeren, Darwinistlerin de gözlerinin önünde olan bu
gerçeği şu sözlerle açıklamaktadır:
Apaçık
olan gerçek oldukça anlaşılırdır. Mantıklı çıkarım; gördüğümüz her şeyin çok
büyük, doğa üstü bir sebep gerektiren bir sonuç
olduğudur. Güneş ve yıldızlar, Ay ve bu Dünya bir şeylerden kendi
kendilerin meydana gelmiş değildirler. Bu mantıksızdır - yalnızca Batı mantığı
için değil, tüm insan mantığı için mantıksızdır. Evrendeki her hadise buna
sebep olan şey ile bağlantılı olarak açıklanabilir. Ama söz konusu hadise
evrenin kendisinin nasıl ortaya çıktığı olduğunda, bunun evrenin içinde bir
açıklaması yoktur. Burada artık doğaya ait bir açıklama yoktur.132
Kuşkusuz
evrenin tamamına, yere ve göğe, tüm canlı varlıklara hakim olan, onların tümünü
yaratan Yüce Allah'tır. Allah, tek bir hücrede yarattığı muhteşem alem içinde
öyle kompleks bir düzen var etmiştir ki, bunun değil tesadüflerle, insan
becerisi, yeteneği ve aklı ile bile açıklanması imkansızdır.
İşte
Darwinizm'in en büyük açmazlarından bir tanesini bu gerçek oluşturmaktadır.
Darwinistler, bir konuda açıklamasız kaldıklarından, genellikle
"geçiştirme" politikası uygularlar. Evrim teorisinin sahte
mekanizmalarını sayar, fakat bunların nasıl bir sözde evrim meydana getirdiğine
dair hiçbir bilimsel açıklamada bulunamazlar. Evrim teorisi, kendi açıklamaları
içinde boğulmuştur, fakat okuyucuya bunu fark ettirmemeye çalışırlar. Oysa
evrimci biyolog ateist Richard Dawkins'in aşağıdaki itiraflarından da
anlaşılacağı gibi, evrimin temel açmazları Darwinistler tarafından çok iyi
bilinmektedir:
Doğa,
dezavantaj oluşturmalarına rağmen bir dizi mutasyonu bir araya getirerek, bir
canlı soyu için genel anlamda en ideal gelişime ulaşacak yolu belirleme
öngörüsüne sahip değildir.133
Karadan,
denize geçen bir neslin hareket sisteminde olduğu kadar, solunum sisteminde
değişikliklere ihtiyacı olacağı muhtemeldir, fakat bunların arasında doğası
gereği bir bağlantı olduğunu düşünmek için makul bir neden bulunmuyor. Yürüme
uzuvlarını yüzgeçlere dönüştüren gidişat, neden oksijen alımı için akciğerlerin
verimliliğini artıracak eğilimler ile ilişkili olmalı? Elbette aynı anda
adaptasyonu gerçekleşen bu eğilimlerin, embriyolojik mekanizmaların tesadüfi
bir sonucu olarak bağlantılı hale gelmesi olasıdır, fakat bu ilişkinin negatif
yerine pozitif sonuç vermesi pek muhtemel değildir.134
Günümüzün
en tanınmış ateistlerinden olan Richard Dawkins bile, canla başla savunduğu
evrimin hiçbir mekanizmasının sözde evrime delil teşkil etmediğini açıkça
itiraf etmektedir. Dawkins, bu sözleriyle, mutasyonların hiçbir faydalı sonuç
veremeyeceğini ve bir canlının sudan karaya geçişi için gereken dönüşümlerin
oluşmasının imkansız olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştır. Dawkins'in bu
itirafları, bilimsel hiçbir delili olmayan sapkın Darwinizm dininin nasıl körü
körüne savunulduğunu teyid eder niteliktedir.
Dawkins
kitabında aynı zamanda Nobel ödülü sahibi immünolog Profesör Sir Peter
Medawar'dan da konuyla ilgili bir alıntı yapmıştır:
'...
elimizde evrimsel gelişim ile ilgili ikna edici bir tarif bulunmuyor…'135
Temel
açmazların gözardı edilmesi, elbette konu hakkında eğitimsiz olan kişiler
üzerinde etkili olmuş olabilir. Fakat insanlar evrim teorisi hakkında bilgilendikçe,
konu edilmeyen bazı gerçekler, kasıtlı olarak atlanan detaylar ve örtbas
edilmeye çalışılan temel konulara ilişkin sorular sormaya başlayacaklardır.
Bugün bazı ülkelerin okullarında, ABD'nin çeşitli eyaletlerinde ve Avrupa'da
yaşanan durum budur. Öğrenciler, körü körüne bir eğitim almayı reddetmekte, bu
temel açmazlar konusunda eğitmenleri ile çeşitli tartışmalara girmekten
çekinmemektedirler. Deccalin insanları aldattığı dönem sona ermiştir.
Darwinizm'in temel açmazları insanların dikkatini çekmekte, bütün bunlar için
bir açıklama beklemektedirler. Darwinistlerin bu konudaki uzun süren
sessizliği, Darwinizm yanlılarını bile şüpheye düşürmüş, insanlar Darwinizm
dışında bir açıklama arayışına girmişlerdir. Elbette Darwinizm büyüsünden
kurtulan her kişi, akıl ve şuur sergileyen, muhteşem komplekslikteki canlılığın
yaratılmış olduğunu açıkça görmektedir.
Darwinizm
açmazdadır, çünkü canlılar evrimleşmemiş, yaratılmışlardır. İnsanlar, artık
bunu açıkça görmekte; akıllarıyla ve vicdanlarıyla bu gerçeği kabul etmektedirler.
Allah yüce kudreti ile her şeye kadir olduğunu ve Darwinizm'in sahte
ilahlarının hiçbir gücü olmadığını ayetlerinde şu şekilde belirtir:
Ey
insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında
tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir
sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da
ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. Onlar, Allah'ın kadrini
hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac
Suresi, 73-74)
4. Darwinistler, Ara Fosil Varmış Telkini
Yaparlar
150
yıl boyunca bir yalanı doğru gibi göstermeyi amaçlamış, evrim teorisinin
sayısız sahtekarlığını bir gerçek gibi insanlara sunmuş, sahte fosilleri
onlarca yıl sergilemiş ve bu yalanı okul müfredatına dahil edip bir gerçek gibi
okutmuş olan Darwinistler için, Darwinizm'in ara fosillerle desteklendiği gibi
bir yalana da insanları inandırmak zor değildir. Darwin'den beri süregelen bu
aldatmaca, bizzat Darwin'in, ileride ara fosillerin bulunacağına dair boş
vaadleri ile başlamıştır. Aslında Darwin, günümüzden 150 yıl önce oldukça
önemli bir kehanette bulunmuş ve bu kehaneti doğru çıkmıştır.
Eğer
gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna
rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam
olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin
yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz?.. Niçin her jeolojik yapı ve
her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir
süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri
sürülecek en büyük itiraz olacaktır.136
Darwin'in
kehaneti doğru çıkmıştır. Kendi döneminde bulunamayan ara fosiller ileriki
yıllarda da bulunamamıştır ve bu gerçek, Darwin'in teorisini kesin olarak
çökertmiştir. Darwinistler de bu süreçte 150 yıl önce var olmayan hayali ara
fosillerin mutlaka günün birinde bulunacağı inancını insanlara telkin etmeye
çalışmışlardır. Teknoloji ve gelişen bilim, ara fosillerin varlığını zorunlu
kıldığında ise çözümü sahtekarlıkta bulmuşlardır. Bugün evrim teorisinin
okutulduğu tüm biyoloji ders kitapları, tüm Darwinist yayınlar, Darwinizm
yanlısı basın, evrim teorisi için hayati önemi olan ara fosil masalını
anlatırken bu sahte delillere yer vermektedir. Bu yayınlar hala Archaeopteryx'i, Coelacanth'ı,
Haeckel'in sahte embriyo çizimlerini, ağaç gövdesine yapıştırılmış sanayi
kelebeklerini, insan kafatasına orangutan çenesinin monte edildiği Piltdown
Adamını, bir yaban domuzu azı dişinden yola çıkarak ailesiyle birlikte
resmedilen Nebraska Adamını, maymun adam şeklinde resmedilen ama bir insan ırkı
olduğu anlaşılan Neandertal Adamını, bir maymun olduğu bilimsel olarak ispat
edilmiş olan Lucy'i ve sahtekarlık olduğu anlaşıldığı için literatürden
çıkarılmış olan kafataslarını delil olarak göstermektedirler. İşte Darwinizm'in
21. yüzyılda karşı karşıya kaldığı aciz durum budur.
Çoğu
zaman Darwinist kaynaklarda şu ifadeye sıklıkla rastlarsınız: "Evrimi
ispat eden ara fosiller o kadar fazladır ki..." Bu ifade çok büyük bir
yalandır. Yalnızca okuyan kişilerin zihinlerine verilmeye çalışılan bir
telkindir. Bir başka deyişle, klasik Darwinist metod uygulanmakta ve bir yalan,
inandırıcı kılınmak için yüksek sesle ve ısrarla, defalarca söylenmektedir.
Oysa
evrim teorisini ispat eden tek bir tane bile ara fosil yoktur. Darwinist bilim adamları,
elbette bilimin göstermiş olduğu bu açık gerçeği çok iyi bilirler. Ara fosil
olmadığından dolayı evrim teorisinin içinde bulunduğu açmazın da
farkındadırlar. Fakat dogmatik bakış açıları, ne pahasına olursa olsun evrim
teorisini ayakta tutma mecburiyetini getirir Darwinistlere.
Nitekim
Darwinistlere yakın bir geçmişte buna dair çağrı yapılmış, sahip oldukları tek
bir ara fosili dünyanın en ünlü meydanlarında sergilemeleri talebinde
bulunulmuştur. Ama buna verilen karşılık her zamanki gibi büyük bir sessizlik
olmuştur. Oysa eğer iddiaları doğru olsaydı, eğer canlı türleri birbirlerinden
yavaş gelişmelerle tesadüfi aşamalarla milyonlarca yıllık bir süreç sonucunda
evrimleşmişse, bu durumda Darwinistlerin ellerinde tek bir tane değil,
milyonlarca hatta trilyonlarca ara fosil bulunması gerekirdi. Ama Darwinistler
"Tek bir ara fosil getirin" çağrısına bile cevap verememektedirler.
Çünkü ellerinde hiç ara fosil bulunmamaktadır. İşte Darwinistlerin şevkle ve
coşkuyla ortaya çıkıp tek bir tane bile ara fosil ortaya koyamamalarındaki
sebep de budur.
Evrimci
paleontolog Mark Czarnecki konuyla ilgili şu itirafı yapmaktadır:
Teoriyi
(evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları
olmuştur... Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin'in varsaydığı ara formların
izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok
olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türleri Allah'ın yarattığını savunan
düşünceye destek sağlamıştır.137
Evrimci
jeolog Carlton E. Brett'in itirafı ise şöyledir:
Yeryüzünde
hayat zaman içinde, yavaş yavaş ve kademe kademe mi gelişti? Fosil kayıtlarının
bu soruya cevabı; "Hayır"dır.138
58 milyon yıllık eğrelti otu günümüzdekiyle aynıdır. Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası adlı eserinde bunun gibi binlerce fosil bulunmaktadır.
Darwinizm
büyüsü 150 yıl boyunca o kadar sistemli şekilde insanlar üzerinde etkili
kılınmıştır ki, insanlar olmayan bir şeyin varlığına inandırılmışlardır. Hiç
kimse "milyonlarca ara fosil olması gerekir, bunlar nerede?" diye
sormamıştır. Hiç kimse "kazılarda ortaya çıkan 500 milyondan fazla fosil
hep mükemmel görünümlü tam gelişmiş canlılara ait, fakat bunların tek bir
tanesi bile ara fosil değildir" dememiştir. Hiç kimse neden ara fosil
görünümü altında hep belli birkaç canlının resmi ile karşılaştıklarını, en ünlü
bilim adamlarının bile bu uydurma fosillerden başka gösterecek bir şeyleri
olmadığını, doktora tezleri için hazırlanan kitaplarda bile yalnızca neden
bunların konu edildiğini araştırmamıştır. Ayrıca yine hiç kimse, ön plana
çıkarılan bu birkaç fosilin de ara form özelliği göstermediğini ve bunun
bilimsel olarak ispatlanmış olduğunu bilmezler. Özetle, Darwinizm büyüsüne
kapılan neredeyse hiç kimse, Darwinizm'i destekleyen tek bir tane bile delil
olmadığının farkında değildir. Çünkü bu gerçek, bu büyünün mimarı olan
Darwinistler tarafından ustaca ve sinsice saklanmaya çalışılmıştır.
Fakat
"ara fosil vardır" yalanı, ne kadar uzun süreli ve ne kadar ısrarla
söylenirse söylensin, eğer insanlar ele geçirilen gerçek fosillerin
varlıklarından haberdar edilirlerse, bunların bugün yaşayan canlılardan hiçbir
farkı olmadığını anlarlarsa, o zaman yalanın tekrarının hiçbir değeri kalmaz
kuşkusuz. Şu an durum deccalin oyunu olan Darwinizm için böyledir.
Darwinistler, insanları, ara fosillerin var olduğu aldatmacasına inandırmak
için çırpınıp dururlarken, tam ve mükemmel görünümdeki milyonlarca yıllık
canlıları gösteren fosiller insanlara açık açık gösterilmekte, fosil sergileri,
internet ve Yaratılış Atlası yoluyla
sergilenmektedir. İnsanlar gözleriyle gördüklerine inanmakta, yıllarca
aldıkları Darwinist telkinden şüphe duymaktadırlar. Artık Darwinistlerin
"ara fosil var" ısrarları hiçbir işe yaramamaktadır. Deccalin oyununa
gelen Darwinistlerin insanları aldattıkları, artık tüm dünya çapında açıkça
anlaşılmıştır. Bu aldatmacanın sürdürülmesi artık mümkün değildir. Yüce
Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
Hayır,
Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de
bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden
dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
129. R. C. Sproul, Not A Chance: The Myth of Chance in Modern Science and Cosmology, Baker Books, Kasım 1997, s. 9
130. R. C. Sproul, Not A Chance: The Myth of Chance in Modern Science and Cosmology, Baker Books, Kasım 1997, s. 14
131. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 40
132. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 59-60
133. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 46
134. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 107
135. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 165
136. Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280
137. Mark Czarnecki, The Revival of the Creationist Crusade, MacLean's, 19 Ocak 1981, s. 56
138. Carlton E. Brett, "Statis: Life in the Balance", Geotimes, vol. 40 (Mart 1995), s.18
139. Jonathan Welss, The Politically Incorrect: Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, s. 181
140. Ann Coulter, Godless The Church of Liberalism, Crown Forum Publishing, 2006, s. 201
Yorumlar
Yorum Gönder